Son günlerde ABD ve İran arasındaki nükleer gerilim tırmanışa geçerken, Ortadoğu'daki Amerikan askeri üslerinde güvenlik alarm seviyeleri artırıldı. ABD, İran'ın nükleer programındaki gelişmelere yanıt olarak, bölgedeki askeri varlığını güçlendirmeyi planlıyor. Bu durum hem bölge ülkeleri hem de uluslararası siyaset için önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Nükleer tehditler ile birlikte, Ortadoğu'da güvenlik inşa etme çabaları daha da karmaşık bir hale gelmektedir.
İran’ın nükleer programının yeniden canlanması, 2015 yılında varılan nükleer anlaşmanın (JCPOA) bozulmasından bu yana sürekli bir endişe kaynağı olmuştur. ABD'nin 2018'de anlaşmadan çekilmesi ve ardından uygulanan ekonomik yaptırımlar, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini hızlandırmasına yol açtı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), İran'ın nükleer faaliyetlerinin sınırları aştığına dair raporlar yayınladı ve bu durum, Washington'u harekete geçmeye zorladı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, İran'ın nükleer silahlara sahip olmasının kabul edilemez olduğunu belirtirken, Trump döneminin ardından Biden yönetimi de diplomatik çözüm arayışlarına ağırlık vermekle birlikte askeri seçeneği de göz ardı etmemek gerektiğini savunmaktadır. Bu durumu daha da karmaşık hale getiren ise, İran'ın bölgedeki diğer güçlerle olan ilişkileridir. Özellikle, İran’ın Suriye'deki etkisi ve Hizbullah ile olan bağları, ABD’nin stratejik hesaplarını zorlaştırmaktadır.
Gelişen bu durum üzerine, Pentagon, Ortadoğu'daki askeri üslerinde güvenlik önlemlerinin artırılmasına karar verdi. ABD Merkez Komutanlığı, bölgedeki askeri varlığını geliştirerek, olası bir İrana karşı saldırı veya provokasyon durumuna karşı hazırlıklarını güçlendiriyor. Özellikle, Irak ve Suriye'deki üslerde görev yapan askerlerin sayısında artırımlara gidileceği ifade ediliyor.
Uzmanlar, bu durumun bölgedeki gerilimi daha da artırabileceği uyarısında bulunarak, İran’ın yanıt vermesi halinde bir çatışma ortamının doğabileceğine dikkat çekmektedir. Amerikan askeri kaynakları, olası bir saldırı durumunda farklı senaryolar üzerinde çalıştıklarını ve böyle bir durumda etkili bir yanıt vermek için çeşitli stratejilerin değerlendirildiğini belirtiyor. Bunun yanı sıra, İran’ın sıklıkla ABD üslerine yönelik saldırılara teşebbüs etmesi, durumu daha da kaygı verici hale getiriyor.
Bölgedeki diğer ülkeler de bu büyüyen gerilimi yakından takip ediyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi müttefik ülkeler, ABD ile olan savunma iş birliklerini güçlendirme yoluna gitti. Ortadoğu'da artan belirsizlik, bu ülkelerin askeri harcamalarını da artırarak, savunma sanayileri üzerinde baskı yaratabilir.
Amerikan hükümeti, nükleer silahların yayılmasının önüne geçmek adına uluslararası toplumdan destek arıyor. Diplomatik yollarla çözüm bulmak amacıyla 2015 yılında varılan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak için görüşmeler yapılıyor. Ancak, iki taraf arasındaki güven eksikliği, müzakere süreçlerinde en büyük engel teşkil ediyor.
Sonuç olarak, ABD ve İran arasındaki nükleer gerilim, sadece iki ülke için değil, Ortadoğu için de çeşitli tehditler oluşturmakta. Amerikan üslerindeki güvenlik önlemlerinin artırılması, bu tırmanışın bir göstergesi. İleriye dönük, bu gerilimlerin nasıl şekilleneceği ve uluslararası siyaseti nasıl etkileyeceği merak konusu olmaya devam ediyor.